Depp ailesiVanessa Paradis(1993ten beri kız arkadaşı) güzel mi şimdi bu ya pehhlily rose depp jack depp ------------
17 yıl önce A Nightmare On Elm Street filmiyle başlangıç yaptığından beri, Depp Edward Scissorhands,Ed Wood,What’s Eating Gilbert Grape,Fear and Loathing in Las Vegas gibi filmlerde dışlanmış karakterleri oynamasıyla özelleşti.Aynı zamanda kendi özel hayatı da pembe dizi gibi.Sherilyn Fenn,Jennifer Gray ve Winona Ryder gibi aktrislerle nişanlandı ama hiçbiriyle evlenmedi.Ünlü model Kate Moss ile yıllar süren bir ilişki yaşadı.Ve şimdi kendi vatanından uzakta Fransız şarkıcı Vanessa Paradis ile baba olmanın tadını çıkarıyor.
Depp’in tezatlıkları bu kadarla da kalmıyor. L.A Viper Room isimli kulübün ve Fransız Man Ray restorantının ortağı ama evden dışarı çıkmadığını söylüyor.O bir liseden terk ama deli gibi kitap okuyor.Eskiden müzik grubu olam aktörlerden biri ama aslında çok iyi bir müzisyen.Kamera karşısında devleşiyor ve hiç zorluk çekmiyor ama kamera arkasında genelde havai ve kararsız biri olarak tanımlanıyor.Amerika’da ki şiddet olaylarını eleştiriyor ama kendisi de bir keresinde elinde sopayla paparazzileri kovaladı.
Ama Depp’in kişisel dünyasındaki tezatlıkları kariyerinde yaptığı seçimlerin yanında sönük kalır. Belkide o sadece film yıldızı bedenine hapsedilmiş bir karakter oyuncusu.Özellikle son yıllardaki rol seçimleri kafakarıştırıcı.Fear And Loathing İn Las Vegas,Ninth Gate,Astronout’s Wife….Başka söze gerek yok.
Öte yandan Sleepy Hollow,bu film sadece izlemesi keyifli bir film olmakla kalmayıp iyi para getirdi.En sinsi ve olağanüstü performanslarından biri olan Chocolate,bir travesti olarak rol aldığı Julan Schnabel’ın filmi Before The Night Falls.Bu yıl vizyona girecek dört tane daha filmi var bunlardan ilki Blow.
Elbette film çekerken tanışıp aşık olduğu Vanessa Paradis’ten bahsetmeden olmaz.Onu karşıdan görünce bir arkadaşın agidip onlara katılması için sormasını istemiş.Paradis de Depp’i gözüne kestirdiğni saklamıyor.Şimdi bir yaşındaki kızları ile Paris’te bir apartman ve Güney Fransa’da bir evi paylaşıyorlar.
Şu anda Depp New York’ta ki otel odasına geri dönmüş durumda. Üstünde kot pantolonu ve tişörtüyle otururken kahve masasını sandalyesini yakınına çekiyor böylece dudaklarından düşürmediği sigaralarından birini sarabilecek.Onu izlediğimi görünce ‘’Lütfen’’diye rica ediyor.’’New York ve L.A’da sigara içmem zor hale geldi.’’Böylece ilk fincan kahvesini-ki röportaj sırasında altı tane daha içiyor-bitiriyor.
Depp zippo çakmağının kapağını açtığında ‘’’Bu ses benim sahip olduğum ilk hatıra ‘’diyorum.Kaşlarını kaldırıyor ve bana ‘’Hadi devam et’’dermişçesine bakıyor.
‘’Çocukken babam sigara içerken yanında oturmak hoşuma giderdi.Ben gençken öldü.Yıllarca annemin bana onun çakmağını vermesini bekledim.Bilirsin,babamdan hatıra olarak-Sonunda ona çakmağın yerini sorduğumda babamın arkadaşlarından birine verdiğini söyledi.Yıkılmıştım.’’
Depp beni uzunca bir süre süzüyor.
‘’Ona çok mu düşkündün?’’diye soruyor sessizce.
‘’Evet,kesinlikle.’’
‘’Ben de kızım için böyle hissediyorum.Vanessa’nın hamileliği boyunca hep bir oğlumuz olacağını düşündüm.Neden bilmiyorum-erkek çocuk istediğimden falan değil.Sadece öyle düşündüm.Ve kızım doğduğunda,o ilk saniyede, ‘’İşte benim oğlum,Tanrım,ne kadar güzel,bebeğim,oğlum-p*p*si nerde?’’diye düşündüm.Neler olduğunu anlamak birkaç saniyemi aldı.’’
Depp neredeyse kendinden geçmiş gibi anlatıyordu.
‘’Kadınların çocuklarından böyle bahsetmesine alışığım ama erkeklerin değilim.’’dedim.
‘’Ben küçük bir kızım’’diyor gülümseyerek.
Hala L.A’da bir evi olsa da Avrupa’nın onun için doğru yer olduğunu düşünüyor. Yerlilerin Amerika’da karşılaştığı muhameleyi eleştiriyor ve Fransa’da ‘’ünlülere’’ daha yumuşak davranıldığını söylüyor.Ama ülkesiyle asıl sorunu sanırım sigara içmek.
‘’Paris’te’’diye başlıyor öldürücü bir gülümsemeyle ‘’İnsana sigara içmesi için cesaret verir gibiler.Sevmeyecek hiçbir şey yok orda.’’
Depp’e Chocolate’daki performansı ile Oscar’a aday olabileceğini söylediğimde kahkahalara boğuluyor. ’’Sanmıyorum’’diyor gözünden akan yaşları silerek.’’Akademinin gözünde sevilen bir oyuncu olduğumu düşünmüyorum.Adaylığını garantileyecek bazı şeyler var.En trajik Hallmark kartını almalısın,bunu senaryoya uydurmalısın.Gözlerini kocaman açıp bağırmalısın,bir dizi klişe şey yapmalısın ve bing…Adaysın.Kimseyi küçültmek istemem.Oradaki insanlar iyi iş yapıyorlar,aday oluyorlar ve performansları ödüllendiriliyor bu harika bir şey her oyuncu için.Ama tüm bu ödül işi garip çok garip.Donnie Brasco’yu çektiğimde Al pacino’nun her zamanki gibi harika hatta daha bile iyi olduğunu düşünmüştüm,performansı beni büyüledi.Aday bile olmadı.Bunu anlayamıyorum.’’
‘’Scent of a Woman filmiyle ödül almıştı.’’diye hatırlatıyorum.
‘’Filme haksızlık etmek istemem.Ama ordaki performansı Donnie Brasco’da ki kadar iyi değildi.İnsanlar aday gösterilmemesinin sebebi olarak filmin Mart ayında gösterime girmesini gösterdiler.Sanki insanlar sadece belirli bir ayda çıkan filmleri izliyormuş gibi.’’
‘’Bir senaryo okuyup bu Oscar’ı alır dediğin oldu mu?’’ ‘’Hayır.Ne var biliyor musun?Bu benim elimde olan bir şey değil.İşini yaparsın ama sonuç beklediğinden çok farklı olabilir.İnsanların ya da gişenin neye seveceğini tahmin etmek imkansız.Bu konuda hep yanılıyorum zaten.’’
‘’Hangi filmin hakkında bu filmi kimse izlemeyecek diye düşündün?’’ ‘’Genelde böyle düşünüyorum zaten.’’diyor gülerek ama ciddiyetle.
‘’Hiç Oscar törenine gittin mi?’’ ‘’Evet,bir kere.Birkaç yıldır beni davet ediyorlar,ödül vermemi istiyorlardı.Bu fikir beni rahatsız ediyor.Topluluk önünde konuşma konusunda iyi değilim ve kendimi salak durumuna düşürmek istemedim.Ama bir şekilde ikna oldum çünkü Neil Young’ı takdim edecektim.’’
İçini çekerek elini omuzlarına kadar uzanan saçlarının içinde dolaştırıyor.
‘’Menajerimle gittim ve röportaj veriyorduk bana sürekli ‘Hangi modacıdan giyiniyorsun?’ gibi sorular sorup durdular.’’Şu İtalyan herif’’dediğimi hatırlıyorum.O yüzden Armani’ydi sanırım.Yap ya da öl durumundaydım.Uçurumun kenarında dikiliyor,sonun orada bir yerde olduğunu biliyor ve dayanmaya çalışıyor gibiydim.Çok Çok ünlü insanlar gelip ‘’Selam Johnny,nasılsın?Neler yapıyorsun?’’diyorlardı.Hiçbiriyle de daha önce tanışmamıştım.Acayip bir durumdu.Sonra benden filmde müziğin önemiyle ilgili sonu gelmeyecek gibi görünen bir yazı okumamı istediler.İnsanların bunu dinlemek istemeyeceklerini düşündüm.Onlar Neil Young’ın şarkısını dinlemek için bekliyorlardı.’’Bu işi yapacağım ama tüm bu şeyleri okumam.Bu çok uzun.Sinirden bayılabilirim.’’dedim.Böylece sadece iki cümle kurup ‘’Neil Young’ı sahneye davet ediyorum.’’dedim.Sonra toz oldum.
‘’Onu dinlemek için kalmadın mı?’’diye sordum. ‘’Kalmadım.Sahneden iner inmez menajaerime nikotin krizine girdiğimi buradan çıkmam gerektiğini söyledim.Sonra şoförümüzü bulamadık.Biryerlerde kafayı çekiyordu.Bu yüzden Harrison Ford’un limuzinini çaldık! ‘Dinle bu programın bitmesine bir buçuk saat var.Bizi sadece otelimize bırak sonra geri dönersin.Hala burada olacaktır.’’dedik.Her anlamda berbat bir deneyimdi.’’
Bazı yönetmenlerle tekrar tekrar çalışıyorsun.Mesela Tim Burton,Lasse Hallstrom.Bu işini kolaylaştırıyor mu? ‘’Tim ile çalışmak her zaman harikadır.Ama sana bir şey söyleyeceğim-Sleepy Hollow’u çekerken ilk birkaç haftada kovulacağımdan yüzde yüz emindim.Bu karakteri oynamama izin vermelerinin mümkün olmadığını düşünüyordum.Tim yaptığım tüm garipliklere destek verdi.Ama stüdyonun bunu kabul edeceğini düşünmüyordum.İyiki Scott Rudin oradaydı.
Evet Ichabob Crane’i canlandırma biçimin gerçekten farklıydı. ‘’Benim sorunum ne biliyor musun?’’diye soruyor Depp öne doğru eğilirken.’’Sana karşı dürüst olacağım-ben asla sahne yönetimini okumam.Sadece diyoloğu okurum.Tek önemli şey bu benim için.Senaristin benim nerede dikilmem gerektiğini düşündüğü umrumda bile değil.Bir film çekerken herkesin benim sahneye girdiğim anı duymasını isterim.Bence böyle daha başarılı oluyor. Tim de aynı fikirde bu yüzden onla asla sorun yaşamadık,şey,asla demesem daha iyi ama pek sorun yaşamıyoruz.’’
Peki Lasse Hallstrom? ‘’Gilbert Grape filmini hiç izlemedim.’’
Hadi ordan. ‘’Hayır,gerçekten.30 yaşındaydım ve bu filmi çektim.Zor bir yıldı ama şu anda düşünüyorum da hepsinin kendine göre bir zor tarafı vardı.Benim için yıpratıcı bir dönemdi,duygusal ve fiziksel olarak. Lasse bana bu film teklifiyle geldiğinde çok şaşırdım.Gilbert Grape filminden güzel deneyimlerimiz vardı ama öte yandan da çok zordu.O filmi çekerken iyi değildim.Benimle yeniden çalışmak istemesi beni çok şaşırttı.Huysuz,suratsız bir aptal olduğumu düşünüyor olmalıydı.
Huysuz musun? ‘’Ara sıra.Bence bir aktör için gerekli bazen.Ama onunla yine çalıştığım için çok mutluydum bir şekilde kendimi temize çıkardım çünkü o çok sihirsel bir adam.Ve Juliette Binoche ile de çalışmak istedim.’’
Hiç normal bir adamı oynamak istedin mi? Depp uzunca bir süre düşünüyor.’’Demek istediğin adam kızla karşılaşır,kaybeder,sonra tekrar bulur türünden bir şey mi?’’
Onaylıyorum.
‘’Bu işi yapan başka insanlar var ve gayet iyi başarıyorlar.Neden ben de yapayım?iyi bir iş çıkarabilir miydim bilmiyorum.Herhalde sıkıntıdan ağlardım.Keçileri kaçırırdım.’’
Hadi yeni filmlerin hakkında konuşalım. ‘’Hangi yeni filmlerim?’’diye soruyor Depp sanki gerçekten yeni çektiği filmlerin neler olduğunu merak ediyormuş gibi.
‘’Cehennemden Gelen’’ diye başlıyorum. Şimdi Depp tekrardan eğlenmeye başlıyor.’’Hughes Kardeşler,ne yolculuktu ama!American Pimp filmini izledin mi?Tanrım,Cehennemden Gelen Jack The Ripper üzerine kurulmuştu ve senaryo harikaydı.Çekimler çok eğlenceliydi,Peru’da ,bana çok yabancı olan bir yerde olsa bile.Çok çalıştılar her detayı her teoriyi biliyorlardı.Bu çocuklar ne yaparsa ben de onlarla varım.’’
Bir sigara yakıyor.’’Başka hangi filmler var?’’
‘’’Blow.’’diye hatırlatıyorum. ‘’Ah bu vahşi bir filmdi.Ted Demme yönetti,çok komik bir adam.’’
Evet Ref’s filmi en sevdiklerimden.
Depp’in tepkisine bakarak filmi izlayip izlemediğini anlamak mümkün değil.’’Onunla çalışmak güzeldi çünkü her tür fikre açık.Denemek istediğin her şeyi yapabilirsin.Gerçek bir hikayeydi.Bu adam kokaini Amerika’ya getiriyor ve 300-600 milyon dolar para kaldırıyor.Sonra ihanete uğruyor ve para elden gidiyor.’’
Peki Before The Night Falls? ‘’Julian Schnabel’in filmiydi.Onu yıllardır tanırım iyi adamdır ama birz acayiptir çünkü hep yaptığı işlerden,kendinden söz eder.Ama gerçekten eğlenceli ve zekidir.Bana hoş bir sürpriz oldu.Aradı ve Bon Bon karakterini oynar mıyım diye sordu.Tişörtünün altına sütyen giymek gibi bir şey değildi.Herif cidden Sophia Loren’e benzedi.’’
Artık kendini kadınlara daha yakın hissediyor musun? ‘’Tatlım’’diyor Depp sırıtarak’’Ed Wood’dan sonra zaten bir yakınlık duymaya başlamıştım.Sütyenler,korseler—siz onlara ne diyorsunuz?—jartiyerler…Cidden nefes alamıyorsun.Ama işin bu .Gidip gerekeni yapmalısın.Erkeklerin kadınların ne çektiği hakkında hiçbir fikri yok.’’
‘’The Man Who Cried?’’ ‘’Sally Potter yönetti,keskin,parlak ve insanlara değer veren bir kadın.Nazilerin Paris’e girmeye başlamaları ve çingenelerle Yahudilerin başına gelenler anlatılıyor.Ben bir çingeneyi oynuyorum ve bu insanlar yokedildiler.Kimse bu konuda konuşmak istemiyor o yüzden biraz araştırma yapmanın yararı olacağını düşündüm.Çingeneler ve Amerikan yerlilerinin durumu 1800 lü yıllarda benzerlik gösteriyor.Aynı şekilde teröre maruz kalmışlar.Çingenelerden yüzyıllarca nefret edildi.İsa’nın eline çakılan çivileri onların ürettiği söylendi.O kadar çok hikaye var ki-Hitler bile onları çalışma kamplarına istemedi.Hemen öldürülmelerini emretti.Ama Nazi doktor Mengele onları üzerlerinde çalışma yapmak için istedi.Gözlerinin rengini değiştirmeye çalıştı.’’
Depp,sandalyesinde sallanmaya başlıyor ve çok üzgün görünüyor.Ama birkaç sigara ve kahveden sonra yine eski normal olmayan normal haline dönüyor.Benim de gitme vaktim yaklaşıyor.
Ayağa kalktığımda Depp yanıma gelip bana bir öpücük veriyor ve el sıkışmak için elini uzatıyor.Ben elini sıkarken avucuma zippo çakmağını sıkıştırdığını hissediyorum.
‘’Hayır’’ diye karşı çıkıyorum.’’Bunu yapmak zorunda değilsin.’’
Gülümsüyor ‘’Zorunda olsaydım,yapmazdım.’’ ---------------------
Birgün bir adam bana karısını Karayip Korsanları filmine götürdüğünü söyledi.Karısı motor fonksiyonlarını kaybetmiş.Hastalığın adını unuttum.Otizm değildi.Tanrım,bu konuda film yapmışlardı.Bilirsiniz işte,kendi kabuğuna çekilip ,işlevlerini yerine getiremiyorsun.Neyse,filmi izliyorlar ve Kaptan Jack Sparrow ekrana geldiğinde kadın gülmeye başlamış.Adam karısının kahkahasını yıllardır duymadığını söyledi.Bu yüzden onu filme tekrar tekrar götürmüş.Ve birşekilde Kaptan Jack onu her seferinde güldürmüş.Bu olay benim için en önemli şey.
Annem bana bir sürü şey öğretti. Aklıma gelen ilk şey:hiç kimseden hiç bir şey alma,asla.Ben küçükken sürekli taşınırdık.Kabadayılar sana musallat mı oldu?Hiç kimseden hiç bir şey alma.Güzel ve doğru bir söz.
Böyle bir hayata sahip olmamı Tim’e borçluyum.Kesinlikle.
Tim Burton cevizkabuğunda gibidir: Charlie’nin Çikolata Fabrikasını çekiyorduk ve ben setteydim.Çekim yapıyor,çalışıyor,çalışıyor,çalışıyorduk.Herşey güzel.Yolunda.Arkadaşlarımdan biri geldi ‘’Helena (Bonham Carter) az önce aradı.Vakit bulduğunda onu aramanı istedi.’’dedi.’’Tamam’’dedim.’’Sette işim biter bitmez trailer’a döneceğim ve onu aracağım.’’Böylece trailer’a gittim,onu aradım ‘’Hey neler oluyor?’’dedim.Küçük çocuklar hakkında sormak istediği bir şey falan olduğunu düşündüm çünkü o zaman Billy-Tim’in oğlu-küçük bir bebekti ve ben iki çocuk sahibiydim.Bu yüzden ‘’Herşey yolunda mı?’’dedim.’’Billy iyi.Herşey yolunda.Şey…Tim’in nasıl olduğunu bilirsin.Şeyi sormamı istedi….Bily’nin vaftiz babası olmanı istiyor.’’dedi.Ben de’’Ama ben az önce yanındaydım.Üç dakika önce Tim ile beraberdim.Seni aramak için yanından ayrıldım.’’Bana bunu sormak için aramıştı çünkü Tim soramıyordu.Bu onun soruş tarzı.Sete geri döndüm ve teşekkür ettim , onur duyduğumu söyledim.O asla kendini bir dostuyla böyle duygusal bir duruma sokmaz.’’İyi,tamam,tamam.Hadi işimize bakalım’’tarzındadır.
Bak şu çukurun yanındaki havucu görüyor musun? İzle,onu,sigara sapıymış gibi ağzıma koyacağım.Şimdi Raoul Duke oldum.Hunter Thompson ile o kadar çok zaman geçirdim ki ikinci kişiliğim gibi oldu.Ağzıma sigara sapını hatırlatan bir şey koyduğum anda o dışarı çıkmaya başlıyor.Bu çok doğal ve çok tuhaf.Bunu söylemek bile bir şekilde saçma geliyor.
Karakterler her zaman orda, duruma bağlı,yüzeyden çok uzakta değiller.Arada sırada görünüyorlar.Bu sizin için iyi bir şey olamaz.Ama yine de kimbilir?
Hiç kimsenin,ister istemez,ölüme hazır olabileceğini sanmıyorum. Vakti geldiğinde söylemek istediklerini söyleyebilmiş olmayı umarsın sadece.Kimse cümlenin ortasında gitmeyi istemez.
Çok ayrıcalıklı bir pozisyondayım. Ve kesinlikle beni besleyen eli ısıracak değilim.Bu işi yapmayı seviyorum.Ama beraberinde getirdiği şeylerin hayranı olduğumu söyleyemem.Bir mal haline gelmek istemiyorum.Elbette filmlerin iyi sonuçlar getirmesini istersin.Ama bu konuda düşünmek zorunda kalmak istemiyorum.Kimin seksi olduğunu kimin olmadığını,kimin şu kadınla olduğunu bilmek istemiyorum.Bu konuda umursamaz olmaya devam etmek istiyorum.Tamamen dışında uzakta kalmak istiyorum.
Bir keresinde televizyonda röportaj yapmıştım ve ailemle, çocuklarımla ilgili soru sormuşlardı.Onlarla nasıl gurur duyduğumu,onları ne kadar çok sevdiğimi,ne kadar eğlenceli olduklarını,birlikte neler yaptığımızı falan anlatmıştım.25-30 yıl sonra çocuklarım bu programı banttan seyrettiklerinde babalarının onları ne kadar sevdiğini görmelerinin beni gururlandıracağını düşünüyordum.Program bittiğinde telefonum çaldı.’’Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?’’Ben de ‘’Marlon,sen neden bahsediyorsun?’’dedim.’’Bu konu onları hiç ilgilendirmez!’’ ‘’Marlon,dinle,ben sadece çocuklarımın….’’demeye çalıştımBeni bir şekilde teftiş ediyor gibiydi.’’Bunu bir daha sakın yapma.Bu senin dünyan ve kimseyi ilgilendirmez.Kimsenin eğlence kaynağı olamaz.’’dedi.Haklıydı.
Sokakta insanlar bana çok iyi davranıyor. Eğer bir şeyi imzalamamı isterlerse,bu harika bir şey,benim için sorun değil.
Eğer paparazzileri çocuklarımın fotoğraflarını çekerken yakalarsam onlara yapabileceğim şeylerin sınırı yok.
Otellerin ön kapılarını kullanamaz hale geliyorsun, garajdan giriş yapıyorsun.Ya da restorana mutfaktan giriyorsun.Bazı insanlar bunun havalı,heyecan verici bir şey olduğunu düşünebilir.Ama gözler sürekli senin üzerindeyse kendini tuhaf hissediyorsun.İnsanları gözlemlemek gelişimin en sevdiğim parçası.Sadece insanları seyretmek ve öğrenmek.Bir noktada roller değişmeye başlıyor.Artık insanları gözetleyemiyordum-gözetleniyordum.Bu gerçekten tehlikeli bir şey çünkü bir oyuncunun işinin bir parçası gözetlemektir.
Benim için özgürlüğün tanımı sadelik,gerçekten.İsimsiz olmak.Eminim birgün yeniden isimsiz olmam mümkün olacak.Belki yaşlandığımda.İnsanlar benden bıkınca.
‘’Sen şu Johnny Depp değil misin?’’ Bu son nokta olacak.
-----------------------