Filmin
felsefi özünde, insan görünümlü vampir iblislerin dünyaya gönderilme ve
onları yok etme görevinin, insanların sınavı olduğuna dair bir vurgu
var...Anime tutkunu değilim. Fakat temalarının / konularının sınırsızlığı, bazılarının cinsellik de dâhil çok geniş
bir alanda hareket etmesi ve özellikle mangalardan uyarlananların estetiği şahsen çok çekici gelmekte.
Bir anime izlerken, zihninizin –abartmayayım ama-bulunduğunuz yerin
sınırlarını aşarak bir yolculuğa çıkması olasıdır. Özellikle 1980’lerde
altın çağı başlayan ve halen devam eden anime türü, başka filmlere de
kaynaklık ettiğinden oldukça zengin bir malzeme ile karşı karşıyayız.
“Blood:The Last Vampire”, “Ghost in the Shell” serisinin yazar –
yönetmenlerinden Kenji Kamiyama ile ilginçtir, ilk işi kostüm
tasarımcılığı olan Katsuya Terada’nın eseri. 16 yaşındaki bir
gençkız görünümünde olmasına rağmen aslında 400 yaşlarında bir yarı insan –
yarı vampir Saya’nın, babasının intikamını almak için çıktığı yolda,
Amerikan Devleti’nin derin güçleriyle işbirliğini ve ‘iblisler’i
avlaması konu ediliyor.
Saya’nın nihai hedefi, vampirlerin anası Onigen’dir. Ve onu ararken,
1970’lerin Japonyası’nda Amerikan ordu karargâhı komutanının kızı
Alice’i de yanında taşımak zorunda kalır.
Filmin felsefi özünde,
insangörünümlü vampir iblislerin dünyaya gönderilme ve onları yok etme
görevinin, insanların sınavı olduğuna dair bir vurgu var. Koşutunda,
Vietnam Savaşı’nın süregitmesi ise, bu sınavın ne denli başarılıp
başarılamadığına dair enteresan bir çelişki oluşturuyor.
Saya, hem kendisini büyüten usta Kato’nun öğrettikleri ve anlattıkları
ışığında Onigen’i ararken, hem de sorgulamadan, yargılamadan derin
devletle anlaşma yapabilmektedir. Bu yönden de, keskin biçimde,
“öç alma” odaklı bir öykü olduğu anlaşılabilir. Yani anime türünün iç mantığına uygun, ahlaki kaygıları pek olmayan bir öyküdür bu.
Tabii, tüm bunları bir yana bırakırsanız biçiminin değeri için izlemeniz gereken bir
flim“Blood: Son Vampir”. Bir kere tam bir uluslar arası işbirliği: Çin ve
Arjantin’de çekilmiş, Hong Kong-Japonya-Fransa ortak yapımı.
Yönetmen Fransız,
oyuncular
Güney Koreli, Japon(Onigen’i “The Last Samurai- Son Samuray’da Tom
Cruise ile oynamış Koyuki canlandırıyor mesela), İrlandalı, Amerikalı…
“Kiss of the Dragon – Ejderin Öpücüğü” ve biz Türkleri de ilgilendiren
ve küçük bir kısmı Türkiye’de çekilmiş film “L’empire des loups –
Kurtlar İmparatorluğu”nun yönetmeni Chris Nahon, alanının önemli
isimleriyle çalışmış yani. Örneğin, aksiyon yönetmeni olarak ödüller
kazanmış Corey Yuen… Örneğin, “Requiem for a Dream – Bir Rüya için
Ağıt” için bestelediği müzikle adının belleklerinize kazındığını
düşündüğüm Clint Mansell... Müziğinin farklı tınıları sahnelerin
değerini arttırmış yine.
Dövüş koreografilerinin dijital etkilerle işbirliği sonucu, stilize ve
güçlü bir şiddet estetiği yaratılmış. Bir örnek, Saya ile Alice’in,
onlarca(belki de yüzlerce) vampir insan tarafından sıkıştırıldığı dar
sokaklardaki dövüş bölümü. Ve örneğin, Saya’nın nihai hesaplaşmada
Onigen’le karşılaştığı ve düşlerle şiddetin iç içe geçtiği bölüm(burada
mesela peyzaj estetiği de devrede).
Kan!
“Blood: The Last Vampire”, adı üzerinde filmlerden
biri; çünkü tema ‘kan’ aslında. Saya’nın her kılıç darbesinde perdeden
üzerinize saçılan kanın yoğunluğu, rengi, hareket hızı, müthiş görsel
zevkler yaşatıyor ve tabii, bana göre, kötülüğün akışını /bir tür
rahatlamayı - arınmayı simgeliyor.
Dilerseniz yan anlamlara hiç kafanızı takmadan, 2.35:1 ekran oranında bu anime uyarlamasının tadını doya doya çıkarın.
Ali Ulvi Uyanık / sinema.ekolay
Filmle ilgili detaylı bilgi için tıklayınız!