Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Türkiye genelinde jandarma bölgesinde teknik takip yetkisi veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozdu.
Alınan bilgiye göre, Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Adalet Bakanlığının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının kanun yararına bozulması (yazılı emir) istemini karara bağladı.
Daire, 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını oy birliği ile bozdu.Daire'nin kararında, Jandarma Genel Komutanlığı'nın, ''2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un ek 5. maddesi gereğince kendi sorumluluk sahasında başta terör örgütü PKK/Kongra-Gel olmak üzere diğer organize suç örgütlerinin olası eylemleri ile örgütlerin ileriye dönük stratejilerinin önceden tespit edilebilmesi, meydana gelebilecek olayların önüne geçilebilmesi, planlama ve hazırlık aşamasında ortaya çıkarılabilmesi, derhal önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınabilmesi maksadıyla; yurtdışı çıkışları dahil olmak üzere Türk Telekom A.Ş. tarafından işletilen sabit telefon veya mobil (nmt), Turkcell, Vodafone ve Avea A.Ş. tarafından işletilen ve telefon üzerinde yapılan iletişime ait tüm detay bilgilerinin (arayan, aranan ve Cell ID), kullanıcı ve makine bilgilerinin, GPRS bağlantıları ile GPRS üzerinden internet bağlantılarının, SMS alıp gönderme bilgilerinin, internet üzerinden DATA transferi ve DATA hattı üzerinden haberleşme bilgilerinin, faks bilgilerinin, abone bilgileri detay kayıtlarının (isim, adres, kimlik, kimlik fotokopisi, hattın hangi bayiden ve ne zaman alındığı) alınmasına, söz konusu bilgilere ilişkin detay kayıtlarına ait dataların canlı (on-line) olarak alınmasına, kamu kurum ve kuruluşlarının adına kayıtlı telefonlar ile kamuda görevli amir ve memur konumunda bulunanların resmi ve şahsi olarak kullanımında bulunan iletişim araçlarına ait bilgilerin görev ve çalışma kapsamı dışında bırakılmasına ve kullanıldığı takdirde sorumluluğun Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı ve görevli personele ait olmasına, yukarıda belirtilen bilgilere şirketçe ulaşılarak işlenmesini müteakip kullanılabilir hale geldikten sonra sadece meydana gelmesi muhtemel olayların önlenmesine ilişkin hizmetlerde ve kişiler aleyhine delil olmayacak şekilde kullanılmak üzere en kısa sürede bilgisayar ortamında alınıp incelenebilmesine ilişkin iletişimin tespitine'' yönelik 26 Kasım 2007 tarihli yazısı ile yaptığı talep hatırlatıldı.
ADALET BAKANLIĞININ BOZMA TALEBİ
Adalet Bakanlığının, 21 Ocak 2008'de ''talepte bulunan kolluk biriminin bulunduğu yer itibarıyla yetkili olan ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 250. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemesinin üyesi olması dolayısıyla Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kendi yargı çevresi ile karar vermesi gerekirken tüm ülke çapını kapsayacak şekilde karar vermesinin mümkün olmadığı dikkate alınmaksızın, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği'' gerekçesiyle kanun yararına bozma talebinde bulunduğu belirtildi.
CMK'nın ''Görev ve Yargı Çevresinin Belirlenmesi'' başlıklı 250. maddesinin 1. fıkrası, teknik takibin hangi suçlardan hangi mahkemelerce verileceğini düzenliyor.
HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİ ESASDairenin kararında, Anayasa'nın 22. maddesi gereğince kural olarak herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip bulunduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu belirtildi. Kararda, ancak, ulusal güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması nedenlerine dayalı olarak hakim kararıyla gizlilik kuralının askıya alınabileceği ifade edildi.
Türkiye'nin taraf olduğu ve onaylayarak iç hukuk mevzuatına dahil ettiği Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin 8. maddesinde de herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğunun kurala bağlandığı belirtilen kararda, bu hakka bir kamu otoritesinin müdahalesinin, ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda gerekli olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği belirtildi.
CMK'nın casusluk suçları hariç 250. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) bendlerinde yazılı suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla 2559 sayılı kanunun ek 7 ve 2803 sayılı kanunun ek 5 maddeleri uyarınca Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı'na, CMK ile sınırları belirlenen çerçevede ve sadece kendi sorumluluk alanlarıyla sınırlı olarak telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınması yönünde hakim kararı alınabileceği veya sonradan hakim onayına sunulmak üzere yazılı emir verebileceği kaydedildi.
ÜLKE GENELİNİ KAPSAYACAK YETKİ VERİLEMEZKararda, şöyle denildi:
''Anılan yasal düzenlemelerin amaç, kapsam ve gerekçesiyle birlikte nazara alınıp değerlendirildiğinde amacı ne olursa olsun hiçbir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke genelini kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceği, anılan kanunların ilgili maddeleri gereğince talepte bulunan kolluk birimlerinin bulundukları yerler itibariyle yetkili olan ve CMK'nın 250. maddesinin 1. fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemesi üyelerinin kendi yargı çevreleri ile ilgili karar vermeleri gerektiği, sınırsız bir yetki verilmesi suretiyle iletişimin tespit edilerek dinlenilmesine karar verilemeyeceği, yasa koyucunun amacının da bu olduğu açıktır.
Kanun yararına bozma, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası'nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.''Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bu gerekçelerle kanun yararına bozma istemini yerinde gördü.
Kaynak: www.sabah.com.tr