Yeni albümü 'Yolun Yarısı'yla 36 yaşına gönderme yapan Demir Demirkan Türkiye'de bir erkek olarak şarkı sözü yazıp, itirafta bulunmanın da zor olduğunu söylüyor. Demirkan: Halk eskiden beni samimi bulmazdı, çok da haklılar... Çünkü ben kendime bile samimi değildim!..
Demir Demirkan beşinci solo albümü olan 'Yolun Yarısı'nı geçtiğimiz günlerde çıkardı. Bu albüm Demirkan'ın hayatında önemli bir yer teşkil ediyor. Çünkü ona göre en samimi albümü... Albümü anlatırken sık sık "İçinde hesap ve kitap yok!" diyor. Sanıldığı gibi agresif olmayan, röportajda sevgilisi Sertab Erener'in kendisi için ne kadar değerli olduğunu söyleyen Demirkan'la yeni albümünü ve özel hayatını konuştuk.
*
'Yolun Yarısı' albümünde yer alan şarkıları Bodrum'da mı yazdınız?
Şarkıların tamamını Bodrum'da yazdım. Düzenlemelerinin de biri hariç hepsini Bodrum'da yaptım. Eskiden oturur bilgisayarın başına demolarını yazar, duyarak yapardım. Şimdi başka bir yol izledim. Son 1.5-2 sene boyunca 'Gelibolu' belgeselinin müziklerini yaparken epeyce nota yazdım. Gördüm ki, nota ile yazılan arajman kayıt esnasında daha temiz çıkıyor. Şarkıları gitarla yazdım. Şöyle söyleyeyim; üç gün prova yaptık, altyapılarını kaydettik ve iyi bir çalışma oldu. Albümde bizim buralardan
melodiler çok fazla olduğu için Türk müzisyenlerle birlikte çalışmak bu işi iyice Anadolu rock'a ya da buranın müziğine yaklaştıracaktı. Ben de o kadar genel bir şey yapmak istemedim, yabancı müzisyenlerle çalıştım.
ESKİDEN GERGİN BİR ADAMDIM!*
Neden 'Yolun Yarısı' diyorsunuz?
Ben şiirden yola çıktım. 36 yaşıma girdim ve o şiire gönderme yapan bir söz yazdım albümde; 'Yolun yarısındayım/ 35 sonundayım' diye... 'Yolun Yarısı' demek illa 70 yaşında öleceğim demek değil! 30'lu yaşlarda insanların üzerlerine bir olgunluk geliyor.
*
Biraz bilgelik belki de...
Evet. O konuda çalışıyorum ama... İnsanın vizyonu, genel görüşü biraz genişliyor sanırım. İnsanın bakışı daha tepeden olmaya başlıyor.
*
Sizde bu durum ne kadar zamanlık bir değişimin sonucunda oldu?
Herhalde 3-4 senelik bir değişimin sonucu... Ben genelde asi bir adamım! Hâlâ öyleyim ama asiliğim böyle fiziksel bir asilik ya da fevrilikten çok. planlı bir asiliğe doğru gidiyor. Aykırılık yapmadığınız zaman her şey çok yolunda gidiyor ve yolunda gitmeyen şeyleri seviyorum ben... Artık eskisi gibi 'Ben onu yapmam, bunu yapmam' gibi bir fevrilik yapmıyorum.
*
Eskiden öyle mi yapıyordunuz?
Ne diyorsun? Benim hayatım öyle geçiyordu. Ben gergin bir adamdım. Birçok dostumu yitirdim, birçok ilişkim bitti o yüzden... İş olarak da sevgililerim de arkadaşlarım da elimden uçtu gitti. İşte o bütün süreç de beni buraya getirdi. Yapacak bir şey yok! Bu benim hayatım ve öyle seçimler yaptım. Sorumluluğu üzerime alıyorum.
LAFIMI HİÇ SAKINMIYORUM*
Bu albümde biraz daha içe dönüş ve kendiyle hesaplaşma mı var acaba?
'Ateş Yağmurunda Çırılçıplak' isimli albümüm gerçekten içsel bir albümdü ve bu süreci anlatıyordu. Benim bu albümde yaşadığım süreç kendinizi affetmekle ilgili... Hepimiz hata yapıyoruz ve bunlardan pişmanlık duymak yorucu bir şey... Ben artık pişmanlık duymamayı seçtim ve kendimi affettim. İnsanların seni affetmesine ya da senin insanları affetmene gerek olmadığını düşünüyorum. Seni duygusal olarak etkileyen olayların olduğunu anladıktan sonra bu albümü yapabiliyorsun. Çünkü albüm çok samimi ve başka türlü çıkmıyor. Söz yazmak Türkiye'de bir erkek için özellikle kolay bir şey değil!
*
Neden? Birtakım itiraflarda bulunduğunuz için mi?
Kesinlikle... Özellikle Türkiye gibi bir ülkede örnek alınan bir erkek bir de
kadın formu var ya.... Ne kadar genişlersek genişleyelim biz toplum olarak bazı şeyleri kırma taraftarı değiliz. Biz geleneklerine de bağlı insanlarız. Onları kabul ederek, dünyaya adapte olmaya çalışan bir toplumuz. Bu süreç içerisinde insanın içinde bazı gerginlikler oluyor tabii ki... Bunlar yıkıcı olarak da yansıyabiliyor. Kendine bazı şeyleri itiraf edip de kendini affetmeye başladığın zaman o fevri hareketlere girmiyor, yıkıcı olmuyorsun! Dolayısıyla bu rahatlatıcı bir şey...
*
Bu albümdeki soundda yumuşama hissediliyor. Bu Demir Demirkan'ın gelecek albümlerinin de böyle olacağının sinyali midir?
Hiç bilmiyorum onu... Dönem meselesi bu... Bu albümde etten kemikten bir dünyaya dokunup, oradaki duygusal yansımalar ve itiraflar sürecinde çıkan bir olgunluğu anlatıyorum. Lafımı hiç sakınmıyorum. Zaten içinde çok samimi ve içten gelen laflar var. 'Unutmuşuz aşk tesadüfen' diye bir söz var mesela... Bütün içindeki romantizmle, bütün maçolukla bütün şiddetle bütün yenilgi korkusuyla... Bunların hepsini kabul edip, bunları ortaya çıkarmak benim için çok önemliydi.
ENTELEKTÜEL HAVASINA GİRMEM!*
İnsanların sizi samimi bulduklarını düşünüyor musunuz?
Şimdiye kadar samimi bulduklarını söyleyemem. Haksız da değiller. Çünkü ben kendime çok samimi değildim. Hayatta çok samimi olan insanlar vardır. Mesela; Sezen Aksu çok samimi bir insandır. Sözlerinde de bunu görürsünüz çok dobradır. Ama çok samimi olmayan insanlar da var. Mesela; özellikle rock müzisyenlerinde bir tavır zorluğu söz konusu... Bu durum ideal tavrı sürdürürken bazı şeyler de gerginlik yaratıyor. Örneğin ben Adana'da doğdum, Ankara ve İzmir'de büyüdüm. Türkiye'nin çok
elit bir ailesinden gelen biri değilim! Baktığımda sokaklardaki rock çılgınlığını Müslüman mahallesinde salyangoz satan olup, o tavrı sürdürüyor olmak bazı içsel tansiyonlara neden oluyor.
*
Aileniz baskıcı mıdır?
Hayır. Onlar açık görüşlü insanlar... Benim böyle olmamın en büyük nedeni onlardır. Ben New York'ta, Japonya'da falan doğmadım. Ben kendimi oralıymış gibi entelektüel havasına sokamam! Ben hakikaten Anadolu'da büyüdüm. Los Angeles'ta yaşamama rağmen buraya geldim ve 10 yıldır buradayım, burada üretiyorum. Bunu kabul ediyorsak da buranın 'rock'ını yapıyor olmam gerekir. Ben kalkıp da 'Hiç kimse Metallica gibi rock yapmıyor' demem çirkin olur. Kalkıp Türkiye'de direkt bir blues yapmak doğru değildir! Çünkü içimizde o his yok! O hissi kendi kültürümüzle harmanlayıp, vermemiz lazım.