SEMENTA YÖNETİCİ
Mesaj Sayısı : 4694 Doğum tarihi : 15/12/87 Yaş : 36 Location : Gevezeçiçek İş/Hobiler : Yayın Editörü/MÜZİK Lakap : tatlı cadı Kayıt tarihi : 23/07/07 Aldığı Övgü : 42
karakter kağıdı Healt: (10/10) Exp: (200/200) tuttuğu takım: BEŞİKTAŞ
| Konu: Edward'ın ağzından.... 2010-02-06, 12:15 | |
| Edward'ın notları..... Cebimdeki telefon tekrar titredi. Açmayı düşündüm, en azından kimin bana ulaşmaya çalıştığını görmek için. Yirmi dört saat içinde, bu yirmi beşinciydi. Belki önemliydi. Belki Carlisle’ın bana ihtiyacı vardı. Böyle düşündüm; ama hareket etmedim. Nerede olduğumdan tam olarak emin değildim. Fare ve örümceklerle dolu karanlık, küçük bir tavan arasıydı. Örümcekler beni görmezden geliyor ve fareler bana geniş yer veriyorlardı. Hava, yemek yağı, kokuşmuş et, insan teri ve ortamın rutubetli atmosferinde neredeyse katı bir tabaka haline gelen, gerçekten her şeyin üzerini kaplamış siyah bir filme benzeyen kir ile boğucuydu. Altımda dört katlı, azınlıkların yaşadığı bir kiralık ev vardı. Düşünceleri seslerden ayırmaya zahmet etmiyordum – dinlemediğim büyük, yüksek sesli İspanyolca bir gürültü çıkarıyorlardı. Sadece seslerin üzerimden zıplamasına izin verdim. Anlamsız. Hepsi anlamsızdı. Varlığımın ta kendisi anlamsızdı. Bütün dünya anlamsızdı. Alnımı dizlerime yasladım ve buna ne kadar uzun süre katlanabileceğimi merak ettim. Belki yaptığım şey umutsuzdu. Belki, eğer denemem zaten başarısız olmaya mahkumsa, kendime işkence etmeyi bırakmalı ve geri dönmeliydim… Bu fikir çok güçlüydü, çok iyileştiriciydi – sanki sadece kelimeler altına gömüldüğüm acı dağını alıp götürecek bir ilaç içeriyordu – öyle ki nefesimi kesti, başımı döndürdü. Şimdi gidebilirdim, geri dönebilirdim. Her an göz kapaklarımın ardında duran Bella’nın yüzü bana gülümsedi. Hoş karşılayan, affeden bir gülümsemeydi; ama bu bilinçaltımın muhtemelen yaratmaya niyetlendiği etkiyi yaratmadı. Tabii ki geri dönemezdim. Sonuçta, benim acım onun mutluluğuyla karşılaştırıldığında neydi ki? Tehlike ve korkudan uzak, gülümseyebilmeliydi. Ruhsuz bir gelecek arzulamamalıydı. Bundan daha iyisini hak ediyordu. Benden daha iyisini hak ediyordu. Bu dünyadan ayrıldığında, kendimi burada nasıl yönetirsem yöneteyim bana sonsuza kadar yasak olan bir yere gidecekti. O son ayrılığın düşüncesi, zaten çektiğim acıdan çok daha şiddetliydi. Bella ait olduğu ve benim asla ait olamayacağım yere gittiğinde, arkada kalmayacaktım. Mutlaka unutma olmalıydı. Mutlaka ferahlama olmalıydı. Umudum buydu; ama hiçbir garanti yoktu. Uyumak isterdim, ama düş görebilirsin uykuda. "İşte bu kötü." diye söylendim kendi kendime. Kül olduğumda bile, bir şekilde onun kaybının acısını çeker miydim? Tekrar ürperdim. Ve, lanet olsun, söz vermiştim. Bir daha hayatına girmeyeceğime, kara şeytanlarımı getirmeyeceğime söz vermiştim. Sözümden dönmeyecektim. Onun hakkında iyi hiçbir şey yapamaz mıydım? Hiçbir şey? Her zaman bu dünyadaki gerçek evim olacak bulutlu küçük kasabaya dönüş fikri, düşüncelerime tekrar kıvrıla kıvrıla girdi. Sadece kontrol etmek için. Sadece iyi ve güvende ve mutlu olduğunu görmek için. Araya girmek için değil. Orada olduğumu asla bilmeyecekti… | |
|